yığdığım anılarımızın önünde sahip olabildiğim tüm aklımla oturuyorum. önce bana
yığdığım anılarımızın önünde sahip olabildiğim tüm aklımla oturuyorum. önce bana verdiği kitabı okuyorum. “farklılık zenginliktir. senden farklı biriyle yan yana yaşayabildiğin gün, sen insansın demektir. ne zaman ki sınırlarını taciz ediyor, o zaman dur demelisin. sınırlarını iyi belirle.” beni farklı olduğum için yargılamıştı. sayfalarını yırtıp dağıtıyorum. sonra son mesajlarımızı seslendiriyorum güldüğümüz fotoğrafa. çerçevesinde parmağımı gezdiriyor, bizimle birlikte gülüyorum. hatta öyle gülüyorum ki okumam bittiğinde, şuurumu kaybediyorum. camına yumruğumu savurup bağırıyor ve çerçevesini kayalara çarpıyorum. içimin yanışını izah edebilecek bir duygu ismi yok. dağılıyorum. benzin şişesine uzanıp soluksuz bir şekilde döküyorum dizdiğim ne varsa. yıllarımın, emeklerimin benzin olup döküldüğü hatıralara uzanıyorum. elim titriyor biraz, nefesimi tutuyorum. düşünmeye fırsat vermemek gerek, aceleci davranmalı. rüzgarlı hava, alabildiğine derinden söylenmemiş sözlerimi savuruyor deniz kıyısına tuttuğum nefesi bırakırken ateş yükseliyor telaşla geri çekilip duraksıyorum alevlerin arasında gözlerimi gezdirip yoklama alıyorum son kez anılarım gözlerimin buğusuna katılıp önümde parlıyor elimden ateşe ulaşmaya çalışır gibi düşen kanımı seyrediyorum. hayır, diyorum. hayır ağlamayacağım. şayet insanların her zaman gidebileceğini zaten biliyordum. yaşarken en iyi kavradığım şeydi bu: hiçbir şeyin bir netliği olmadığı gerçeği. herkes bir gün çıkarırmış yeleğini. kapı arkasına, velhasıl bırakıp yere, çeker gidermiş. gözlerimi kırpıştırdığımda nefes almadığımı fark ettiren bir ses dolduruyor kulaklarımı. müzik kutuma yöneliyor gözlerim. sanki onca zamanın hatrına son kez çalıyor benim için. eriyor, ritmi kayıyor bir yerden sonra. son nefesini veren bir varlık gibi, birden gözlerini yumuyor. sessizlik bir şeyleri daha geride bıraktığımı yüzüme vuruyor. ilerlemek zorundayım, dünya her acıya rağmen dönüyor. ellerimi sıkıyorum, daha çok sıkıyorum, sakinleşemiyorum. evet değmedi, gözyaşlarım da değmeyecek ama kendimi tutamıyorum. avuçiçlerim yüzülüyor. rüzgar şiddetleniyor, bedenimden kan çekiliyor. geri geri adım atıp yere çöküyorum. karanlıkta kalana kadar rüzgarın ateşle hüzünlü dansını izliyorum. /buradan gülümseyerek kalkmalıyım/ derin bir nefes alıyor ve kabul ediyorum. gideni uğurluyor, hıçkırıklarımı yutup ayağa kalkıyorum. hava hâlen rüzgarlı, insanlar hâlen işlerine devam ediyor ve benim bile o eşyalarla yanan kısmımdan haberim yok. eksile eksile adım atıyorum. ayaklarım birbirine dolandı dolanacak, yinede yarın sabah çiçekler açacak. -- source link
#anılar